Bu Blogda Ara

4 Eylül 2011 Pazar

İtiraf ediyorum Vol.1 - Benim Avrupa'da Tütün Saran Kız'a Yaptıklarımı, Hitler Yahudiler'e yapmadı

   Yeni bir seri başlatıyorum! bizimkiler ne itiraf etmek isterlerse burada edebilirler. Ben bugün;
"Benim Avrupa'da Tütün Saran Kız'a Yaptıklarımı, Hitler Yahudiler'e yapmadı" diyeceğim. Peki neden?
 ATSK, bizim okula 3. sınıfta geldi. Gelir gelmez birini ispiyonladı tabii. Ben de sinir oldum. Ama "büyüklüğümü" göstererek yanına gittim. O zamanlar bir sınıfın kabadayısı, bir grup başkanıydım.
-İstersen bizimle oynayabilirsin. ( Gerçek düşünce: Şimdi oynamam derse geçiririm ben buna. İspiyoncu. Yağcı.)
-Yok ben Sarışın'la kalacağım, çünkü onlarla buraya geldim. (Gerçek düşünce:Oynamıyorum lan var mı?!!11!!bir! )
-O zaman bi daha bizimle hiç oynayamayacaksın,hıh ( Gerçek düşünce: Bunun gerçek düşüncesi yok şimdi, şak diye söylemişim.)
 Ama Naylon Prenses'in öncülüğünde ATSK bizim gruba girdi, iyi ki de girdi. Küçüklükten beri hiç bir zaman normal bir grup olamadık. Hep saçma hareketler yapardık yine de en popüler ve eğlenceli olanlar bizdik; bu mezun olana kadar sürdü. Bana göre de kimse bizim kadar eğlenememiştir. Her neyse, konuya dönelim. Biz ATSK ile altıncı sınıfa kadar yakın değildik. Yedide sınıflar karıştı ve biz aynı sınıfa, sınıfta birbirini en iyi tanıyanlar olarak aynı sıraya düştük. Üzerine aynı dersaneye yazılmıştık. Kısaca ATSK'yı annemden babamdan çok görür durumdaydım ve bir ara resmen karı koca gibiydik. Ben onunla dalga geçen, sırayı kağıtları hatta ATSK'yı boyayan, hem yapmadığım ödevleri hem de sınav günlerini ATSK'dan öğrenen, onun kafasına silgi tozları, su ve şaplak atan bir organizmaydım. O da beni toparlayan, kendi sınav günlerini yazarken bana yazan, hoca ödevi okumamı istediğinde kağıdı önüme süren, beni her daim affedip yola sokmaya çalışan şefkatli ATSK'ydı işte. Hatta bir gün okula geldiğimde insanlar bana "Matematik sınavına çalıştın mı?" derlerken şaka yaptıklarını düşündüm. Sonra gerçekten sınav olduğunu öğrenince ATSK'ya "Bana nasıl söylemezsin!" diye bağırdım, bütün gün kavgalı kaldık. Sınav gününün açıklandığı gün de sınıftaydım yanlış anlaşılmasın. Şimdi başlayalım, gerçekten ATSK'ya ne yaptığıma.
1. Üstüne Çamaşır Suyu Sıktım: Hayır, o sinirlenince karısına kezzap atanlardan değildim. Aslında bir karım bile yok ve olmasını istemiyorum zaten, aman Allah korusun.Gerçekten isteyerek olmadı, ama aynı zamanda isteyerek oldu. Ben oda parfümü sanıp ATSK'ya sıktım. (Neden oda parfümü sıktın derseniz, taaamaaameeeennnn dostça duygular içerisindeydim. Yani bir arkadaşımın güzel kokmasını sağlıyordum) Aslında sadece ATSK'ya değil, bütün odaya hatta müdür yardımcısının bilgisayarına bile sıktım. (Valla salağım ben ya. Ama bilgisayara bilerek sıkmadım yani.) Bir yarışmaya hazırlanmamız için müdür yardımcısının odası bize verilmişti. Herkes çalışırken ben insanlara "oda parfümü" sıkıyordum. (Sonra müdür yardımcısının odasında gizli kamera olduğunu öğrendim ve feci götüm tutuştu. Çünkü o odada -hani şu minik zıplayan toplar var ya- duvarlardan pclere çarptırarak top sektirmiş, arkadaşıma bütün odaya ve bilgisayarlara çamaşır suyu sıkmış, geç kağıtları ve izinli raporları çalmış, bilgisayarda bana ve arkadaşıma yazmam için verdikleri yazıyı diğer kişiye verip odaya başkalarını sokup sohbet etmiştim.) Yine konudan saptım, sonra herkes "Burası çamaşır suyu kokuyor ya hımmffss hımmffss" dedi ve gerçekten çamaşır suyu çıktı. Hangi zeka oda parfümünün içine çamaşır suyu koyar onu da çözemedim. Ama o gün ATSK gözlük takmamış olsaydı, bugün çok daha kötü şeyler olabilirdi bu yüzden ona cidden özür borçluyum. Nasıl o kadar salaktım bilemiyorum ama o da elinde şişe bütün okulda beni kovalayarak birazcık da olsa eşitlenmemizi sağladı. (Tabii sonunda beni yakaladı ve her yerime sıktı, akşama kadar Hint fakirleri gibi gezdik. Sonra bembeyaz leke olan formaları atıp yenilerini aldık.)
2. Hoşladığım Çocuğa Artık Ondan Hoşlanmadığımı Kanıtlamak İçin ATSK'yı Ayarlamayı Teklif Ettim. Bu Yüzden Çocuk Hala ATSK'nın Ondan Hoşlandığını Sanıyor: Bu harbi itiraf oldu, üzgünüm ATSK.
3. Onu Bakırköy'ün ortasında önce şişeyle ıslattım, sonra kafasına vurup yerde yuvarlanmasını sağladım. Bundan pişman değilim. Gayet de eğlenceliydi, iyi ki de yaptım.
4. Okulun ortasında onu tokatlayıp kaçtım, sonra ödeşmemiz için karşıma gelip ATSK bana tokat attığında yine tokat attım ve onu ağlattım: Çok konuşuyordu. Gerçekten ama. ATSK'nın konuşmasını hiç dinlemediniz. Haftanın her günü onunla geçiyordu. Ve son bir aydır saçma sapan şeyler için bana herkesin ortasında bağırıyordu, ki bu iğrenç bi şey. Öyle cırtlak bir sesi var ki, konuşup kendinizi savunamıyorsunuz çünkü aralıksız konuşuyor, laf sokuyor. Bu sırada garip el hareketleri yapıyor. Bir de beni neden azarlamaya başladı söyleyeyim, mezuniyet için yürüyüş provasındaydık. Bizden o gün ne giyeceğimizi getirmemizi istediler çok mu açık kontrol etmek için. Bizim sınıftaki kızlara dönüp "Ben getirmeyeceğim." dedim. ATSK; "Nasıl getirmezsin! Böyle bir şey yapamazsın, getirmemiz gerek... bıdı bıdı. Gerisini dinlemedim zaten. Sadece bana bakarak bağırıyor ve saçma hareketler yapıyordu. Ben de şak diye geçirdim, sadece sussun diye. Gerçekten refleksti ben bile şaşırdım. Herkes şaşırdı donup kaldı. Ben de fırsat bilip koşmaya başladım. ATSK benim peşimden koşarken onu durdurmak için Şemsiye geldi ama ATSK kızın bileğini öyle bir çevirdi ki bileği şişti. Neyse sonra okulun içinde bir grup kız ATSK'yı kafesine sokmaya çalıştıkları maymun gibi dizginlemeye çalışırken (bu benzetme tam oldu) ben de kaçmadım. Sonra boş anımda bana tokat attı. Herkes "ödeştiğimizi" düşünerek bir şey yapmamamı bekledi ama ben yine tokat attım. Sonra dolabın içinde ATSK'yı ağlarken buldum. (Bizim sınıftaki dolap harikaydı, içinde uyurduk bile. Hatta ben derste onun içinden çıktım) O zaman pişman oldum, çünkü onu yaraladığımı hiç düşünmemiştim. Tokat atmışın hayvan, nasıl yaralamadın diyebilirsiniz ama biz zaten her kavga ettiğimizde birbirimizin koluna filan vururuz, yine öyle sanmıştım. Ki canın mı yandı yoksa böyle yapmam mı seni kırdı deyince ikincisi deyip kapıyı kapamıştı. Bu yüzden de senden özür dilerim ATSK, en azından ikinci seferde sana tokat atmamalıydım.
5. Her Derste Kafasına Silgi Attım, Sırasına Su Döktüm: Bunlar benim gibi bir insan için normal karşılanmalı. Derste  o kadar çok silgi parçasını kafasında biriktirmiştim ki, fen hocamız ATSK'ya kafasında beyaz böceklerin cumhuriyet kurduğunu sanarak baktı. Sonra ben gülünce, kendi kendine gülen deli diye bakmaya başladı. Oturduğu yere haftada bir su döktüm. Ama bu o kadar da kötü değildi, bizim sınıftakilerin beni sıraya yapıştırmışlığı vardır.
6. Ataköy'de Bahçe Hortumuyla Donuna Kadar Islattım: Aslında bunu o başlattı, hatta beni donuma kadar ıslatan da oydu ama yazmazsam içim rahat etmezdi. 
7. Hayali Olan Meslek Hakimlik İçin, "Senden Hakim Makim Olmaz Bi Bok Olamazsın" Dedim: Biliyorum ki bu onu çok kırdı. O anda gayet ciddi ve inanarak söyledim yalan yok. Bazı şeyleri hiç sorgulamadığını düşünüyorum, ki hakimliğin en önemlş özelliği sorgulamak olmalı. Yine de hatalıyım biliyorum, kimsenin geleceği hakkında hele ki hayali olan meslek hakkında atıp tutma özgürlüğüm yok.
8. Sokakta Saç Saça Baş Başa Kavga Ettim:  O gün biraz kaşınmış olabilirim. Doğru hatırlıyorsam şöyle oldu:
K.K: ATSK'yı alıp şu basket potasına sokalım ve orada bırakalım kuşlar yesin
ATSK: (Aslında onun ne dediğini hatırlamıyorum boş verelim)
Ama tokamı alıp yere fırlattığını hatırlıyorum. Ben de her hafta 2 toka kaybeden ve kıran biri olarak toka kıtlığı içinde, açık saçtan pişerek ona bağırdım bi de galiba ayağına bastım. O da "Beni tırmıkladı." Gerçekten tırmıkladı, ATSK'nın en önemli iki özelliği susmaması ve insan tırmıklamasıdır. Bıktım artık ya, kolumda izler vardı bir ara tırmıklanmaktan. Neyse biz bundan sonra bildiğimiz saçları filan çekerek tam bir "mahalle kavgası" yaşadık ki, en nefret ettiğim şeydir. Binlerce kere şükürler olsun ki yanımızda sadece bizimkiler vardı.
   Bütün bunlar için senden özür dilerim. Tabi bir de senin bana yaptıkların var. Ya da beraber yaptığımız onca güzel ya da kötü şey. Hepsini yazsam ömrüm yetmez ve ben de ömrümü buna adayamam. Ne olursa olsun seni çok seviyorum, sen kağıt değiştirdiğim, bitiremediğin biranı bitirdiğim, evimden kovduğum, sokak ortasında bağırıp tokatladığım, her zaman koşulsuz güvendiğim ATSK'sın. Kardeşimsin ve seni hiçbir şeye değişmem.Bir anda seni melek kendimi şeytan yaptım ama normalde bu kadar kötü değilim ya. Neyse çok uzun oldu zaten, bitiriyorum- Öptüm K.K 

4 yorum:

Uğur Böceği dedi ki...

Ne güzel günler... Sana göre biraz geç kalmışım ama bende lise yıllarında baya dağıtmıştım...

Aptal Dörtlü dedi ki...

Gerçekten güzel günler aslında, ileride bu kadar eğlenebilir miyiz bilemiyorum. Çok da geç kalmamışsınız, biz de liseliyiz :)

Uğur Böceği dedi ki...

Keşke onbir yıl oldu... En güzel okul dönemi herşey toz pembe...Geri dönmeyi isterdim...

Aptal Dörtlü dedi ki...

Bence her yaş güzel,yine de bazen ben de büyümek istiyorum. Ama şimdi de halimden memnunum o ayrı :)